Geçmişten günümüze Türkiye, daima yüksek oranlarda uluslararası  göç alan bir ülke konumundadır. Özellikle son yirmi yıllık süreçte, Türkiye’nin göç yapısı, düzenli ve düzensiz göçmenler , mülteciler  ve geçici olarak koruma altında olan  yabancı uyruklular olmak üzere farklı türde göç edenlerden oluşan bir yapıya dönüşmüştür. Dahası 2011 yılında Suriye’de patlak veren iç savaşın ardından Türkiye, dünyada en fazla Suriyeli kabul eden ülkelerden biri konumuna gelmiştir. Bu tarihten itibaren Türkiye hem Avrupa’ya geçiş yapmak isteyen Suriyeliler için bir köprü hem de yerleşmek isteyenler için bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre Mart 2015 itibariyle Türkiye’deki Suriyeli nüfusu 1,7 milyondan fazladır ve yüksek orandaki kayıtdışı Suriyeli sayısı düşünüldüğünde gerçek rakamın çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası göç hareketleri, ev sahibi ülkede hem bölgesel hem de ulusal anlamda ciddi etkilere yol açan bir sosyoekonomik unsurdur. Uluslararası göç, özellikle işgücü ve konut piyasalarında ciddi etkilere yol açmaktadır. Son yıllarda konut fiyatları ve işsizlik temelli küresel piyasalarda yaşanan makro krizler gözönüne alındığında ise bu iki değişkenin temel belirleyicilerinin analiz edilmesi ayrı bir önem teşkil etmektedir. Bunlar içerisinde konu ile ilgili teorik çerçeveyi çizen ilk ayrıntılı çalışma Harris ve Todaro (1970)’dur. Bu çalışma, göçün işgücü ve konut piyasalarına doğrudan ve dolaylı etkileri bulunması sebebiyle önemli bir sosyoekonomik olgu olduğunun altını çizmektedir. Bu teorik çerçeveyi takiben, istatistiksel ve ekonometrik metotların gelişmesi ve uygulamaların özellikle son 25 yılda hız kazanmasıyla birlikte bu ilişkilerin tespitine yönelik birçok uygulamalı çalışma da yapılmıştır.
   Türkiye’nin Uluslararası Göç Pozisyonu
 Dünya çapında uluslararası göçmenlerin sayısı 2000 yılında 173 milyon iken 2015 yılına gelindiğinde 244 milyona yükselmiştir. Bu göçmenlerin yaklaşık üçte ikisinin Avrupa’da  76 milyon ve Asya’da  75 milyon  yaşadığı belirtilmektedir. Daha sonra 2015 yılı itibariyle, dünya çapındaki tüm uluslararası göçmenlerin üçte ikisi %67si sadece 20 ülkede yaşamaktadır. Uluslararası göçmenlerin en fazla yaşadığı ülke, 47 milyonluk uluslararası göçmen nüfusu ile (ABD)’dir. Almanya ve Rusya, 12 milyonluk göçmen nüfuslarıyla dünyanın ikinci ve üçüncü en fazla göçmen barındıran ülkeleri olurken, Suudi Arabistan 10 milyonluk göçmen nüfusu ile dördüncüdür.
   Suriye Krizi ve Türkiye
 Suriye’de yaşanan iç karışıklık, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın yaşadığı en ciddi insani krizi ortaya çıkarmıştır. İnsani ihtiyaçlar artmakta, nüfus yer değiştirmeleri hızlanmakta ve bir nesil savaş ve şiddete maruz kalarak eğitim ve korunma gibi en temel ihtiyaçlardan mahrum kalmaktadır. Türkiye de, bu temel insani sıkıntılara duyarsız kalmayarak iç savaştan kaçan Suriyelilere kapılarını açmış ve 29 Nisan 2011 tarihinde ilk kez Suriyeliler toplu halde Türkiye sınırlarından giriş yapmışlardır. Türkiye’de şuan ‘geçici korunanlar’ statüsünde nitelendirilen insan sayısı, hızla artarak 2013 yılına gelindiğinde 600 bine ulaşmıştır. Bunların 200 bini oluşturulan kamplarda, 400 bini ise kampların dışındaki yerleşim yerlerinde yaşayan göçmenlerdir. Hatta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tahmin edilen bu rakamların oldukça düşük olduğuna, gerçek rakamın ise çok daha yüksek olduğunu ifade etmektedir. 2015 yılına gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 2013 yılındaki rakamın neredeyse 3 katına denk gelecek şekilde 1.7 milyondan fazla Suriyeli Türkiye’de yaşamaktadır. Yüksek sayıda kayıtdışı Suriyeli bulunduğu göz önüne alındığında bu rakamın çok daha yüksek olabileceği ifade edilmektedir.
   Türkiye’de Düzey 3 Bölgeleri Açısından Suriye Krizi Sonrası Göçün Değerlendirilmesi
Türkiye daha önce de değinildiği üzere, geçmişten bu yana jeopolitik konumu itibariyle daima yüksek düzeyde uluslararası göçe maruz kalan bir ülke olmuştur. Diğer taraftan son yıllarda Dünya’daki konjonktürel gelişmelere ve karışıklıklara paralel olarak bu göç trendi de ciddi anlamda artış göstermiştir. Hatta son birkaç yıllık veriler  karşılaştırıldığında, bu hızlı artış trendi göze çarpmaktadır. 2015 yılı itibariyle Suriyelilerin, bölge nüfusunun %2,5’unu oluşturduğu görülmektedir. Diğer taraftan kamplarda yaşayan Suriyeli sayısının en yüksek olduğu Gaziantep, Adıyaman ve Kilis bölgesindeki Suriyeli nüfusunun bölge nüfusunun yaklaşık %15’ini teşkil ettiği görülmektedir. Ayrıca Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye Bölgesi’nde nüfusun %10,1’inin; Şanlıurfa ve Diyarbakır bölgesinde %7,7’sinin ve Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt bölgesinde %6’sının Suriyelilerden oluştuğu dikkat çekmektedir. Bu durum ise, Suriyelilerin bölgelerin sosyo-ekonomik yapılarını ne yönde etkilediklerine dair soruları akla getirmektedir. Bunu araştırabilmek adına bazı temel istatistikler bağlamında Suriyeliler ile bölgesel göstergelerin istatistiki ilişkilerini incelemek yerinde olacaktır.
   SONUÇ

 Türkiye, uzun yıllardan bu yana hem iç göçün hem de dış göçün yoğun olarak yaşandığı bir coğrafya olmuştur. Özellikle son yıllarda uluslararası arenada yaşanan gelişmeler, Türkiye’yi yurtdışından yoğun bir göçmen akımına maruz bırakmıştır. Yasal ve yasal olmayan yollardan ülkeye giriş yapan göçmenlerin sayısında son dönemdeki bu ciddi artış ise, Türkiye için bölgesel ve ulusal politikalarda ciddi yeniden yapılanmaların gerekliliğini gündeme getirmiştir. Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında, yoğun uluslararası göçe maruz kalan bölgelerde işsizlik oranının fazlaca yükselmesini önlemek üzere göçmenlerin istihdam içerisinde belli bir oranın üzerine çıkmamasına yönelik tedbirler alınabilir. Ayrıca kayıtdışı istihdamı azaltacak politikalar uygulanarak, yaygın surette kayıtdışı çalıştıkları bilinen göçmenlerin bu şekilde istihdamının önüne geçilmesi de işsizlik oranını azaltmak açısından önemli bir uygulama olabilir. Enflasyon açısından değerlendirme yapılacak olduğunda ise, göçmenlerin talebi nedeniyle yükselen iki temel fiyat kaleminden biri olan gıda alanında bir politika geliştirilmesi çok mümkün görünmemekle birlikte, diğer kalem olan konut fiyatlarında bir düzenlemeye gidilebileceği düşünülmektedir. Göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde özellikle kiralardaki aşırı yükselme, konut sahiplerinin göçmen talebinden kaynaklı bir rant elde etmeye başladıklarını gözler önüne sermektedir.
KAYNAKÇA: http://www.un.org/en/development/desa/population/publications/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar